Eski toplumlarda, fiziki olarak güçlü olanın kuralları hukukun doğuşunu sağlamıştır.
Topluluğun olduğu her yerde hukuk ve kural vardır. Hukukun varlık nedeni, toplumsal yaşamı
düzenlemektir. Bunun olmaması toplumu kaosa sürükler. İlk hukuk kurallarının oluşumunu
dinsel , faktör etkilemiştir. Toplum içindeki hukuk kurallarının gelişimi, ahlak kuralları, görgü
kuralları, örf-adet ve devletin etkisiyle oluşmuştur.
Ahlak Kuralları : Kişilerin iç dünyasına yönelik olarak oluşmuş olan subjektif (öznel) kurallardır. Kısacası ortak kurallara uyup, uymamaktır.
Görgü Kuralları : Hayatı daha tatlı hale getirmeye yarayan kurallardır. Zamanla hukuk kurallarına dönüşmüştür. Örneğin; Askerlerde astın üstünü selamlaması...
Örf ve Adet Kuralları : Hangi zamandan beri yapıldığı belli olmayan ancak toplumda ona uyma inancının oluştuğu kurallardır. Objektif (nesnel) olan yıllardır uygulanması, subjektif (öznel) olan ise insanların ona uyma inancı.
Hukuk Kuralları : Hukuk kurallarının en belirgin özelliği 'yaptırıma' sahip olmasıdır. Yaptırım (müeyyide), kuralların ihlaline karşı kuralı koyanın tepkisidir. * Örf ve Adet kuralları, örf ve Adet Hukuku kurallarına dönüşürse yaptırım söz konusu olur. * Hakim önündeki olayı, tarafların sözleşmelerine göre, yoksa yasaya göre, yoksa verilmiş eski kararlara göre, orada da yoksa örf ve adet hukuku kurallarına göre karar verir.
Hukuk Kurallarının Özellikleri : İlk olarak ' normatif ' bir yapıya sahiptir. Olması gerekeni ifade eder. Bu kurallar; yasaklama, sınırlama, yapılmasını ya da yapılmamasını emretme ya da yetki vermedir. Hukuk kurallarının konusu ' insan davranışlarıdır '. Hukuk kurallarının koyucusu ise ' insan iredesidir '. Her hukuk kuralının en belirgin özelliği ise ' yaptırım ' unsurudur. Yaptırım = Müeyyide = Cebir. Cebir şiddet demektir. Anayasadaki usüle göre kanunu yürürlüğe koyan devletin, kurallara uyulmaması takdirde, devletin belirli organları tarafından uygulanan organize şiddete ' yaptırım ' denir. Her hukuk alanının yaptırımı farklılık gösterir.
Özel Hukuk, bireylerarası, eşit menfaat işlerini düzenleyen hukuktur. Kişilere anayasa tarafında verilen ' negatif statü ' hakların kullanılmasını sağlamaktadır. Devletin karışmadığı hakların uygulanmasına negatif statü imkan verir. Örneğin; Medeni Hukuk, Ticaret Hukuku, Konut Seçme Hakkı... Kamu Hukuku, devletin örgütlenmesi, vatandaşlarla ve diğer devletlerle ilişkilerini düzenleyen alandır. Örneğin; Anayasa Hukuku, İdare Hukuku... Ceza Hukukunda Yaptırım : Suçtan suça değişen yaptırımlardır. Özel Hukukta Yaptırım : 3 ayrı yaptırım türü vardır; *
Cebr-i İcra * Tazminat *Geçersizlik Kuralı Cebr-i İcra : Mahkeme kararı ile ya da kıymetli evraklarda (bono, poliçe, çek) somutlaşmış olan ve borçlusunun ödemediği zaman devletin zor kullanarak tahsil ettiği borçlar. 1
Tazminat : Hukuka aykırı bir eylem veya işlemin sonucu olarak ortaya çıkan zararın, aralarında nedensellik (illiyet) bağı olması şartıyla, borçlunun ödemek zorunda olduğu miktardır. Bir kişiden tazminat talep edebilmek için kusurlu olmak şart değildir. Prensip olarak bu yaptırımın uygulanması için zarar verenin kusurlu olması gerekir.
Kusur sorumluluğu : Eğer zarar verenin o zararı tazmin etmesi gerekiyorsa ve yasa kusurlu olmasını öngörüyorsa buna kusur sorumluluğu denir. Kusursuzluk Sorumluluğu : Örneğin; bir işletmenin tehlikeli bir faaliyeti sonucu sorumluluğu işletmenin üstlenmesi (Nükleer bir santralde çıkan bir arıza...) * Yasa tazminat davalarında açıkça belirtir maddi veya manevi olup olmadığını. Yasa hangi durumlarda hangisinin uygulanacağını açıkça belirtir.
Geçersizlik Kuralı : Geçersizlik kuralı kendi arasında 2'ye ayrılır; * Butlan * Tek Taraflı Bağlamazlık Butlanda kendi arasında 2'ye ayrılır; * Mutlak Butlan * Nisbi Butlan
Yokluk : Herhangi bir hukuki işlemin yasada öngörülen kurucu unsurlarından birisinin veya birkaçının eksik olması nedeniyle o işlemin hiç doğmamış olması, hukuk dünyasında yer almaması durumuna denir. * Hukuki işlemde 2 unsur vardır; Hukuki İşlem *Kurucu Unsur *Şekli Unsur (Bazı Hallerde Asli Olabilir) *Asli Kurucu Unsur *Tali Kurucu Unsur Örneğin; evlilik konusu ele alındığında, evliliğin asli kurucu unsuru bekar olmak, farklı cinsten olmak, karar vermek... Bu şekil unsurlar gibi bazı şekiller asli (birincil) kurucu unsur olabilir. Eğer bu unsurlar yoksa evlenme gerçekleşmez yani yok işlemdir. * Yokluk bir yaptırım değildir. Yokluk aslında toplumsal düzenin sağlanması için aşırı önem verilen emredici kuralların ihlalinin sonucudur. Örneğin; aynı cinsten evliliğin serbest olduğu bir ülkede evlenip, aynı cinsten evlilik hakkında bi düzenleme olmayan T.C.'de boşanmak istemeleri. T.C. kanunlarında bu tip bir hüküm bulunmadığı için işlem yapılamaz. Geçersizlik Kuralı : Bir hukuki işlemin yasada öngörülen kurucu unsurlara sahip olmasına rağmen o işlemin yine yasada öngörülen emredici hükümlere aykırı olmasıdır. Yoklukta kurucu unsur yoktur ama mutlak butlanda ise vardır. Örneğin; A ve B kişileri imam nikahlı ve A-C evli. Nüfus memuruna verilen rüşvetle nüfus sicil örneği bekar diye fakslandı. A-B resmi nikah için başvuru yaptı. Evlilik geçerli ama emredici hükümlere karşı olduğu için hakim evliliği geçersiz kılar. Yani hakim re'sen (görevi icabı) mutlak butlan kararı vermiş olur. 2
Mutlak Butlan Özellikleri : Herkes tarafından ileri sürülebilir. Mutlak butlan nedenleri zaman aşımına uğramaz. Hakim herhangi bir nedenle mutlak butlan nedenini farkederse re'sen mutlak butlan kararı verir. Mutlak butlan nedeni ortadan kalksa bile yani taraflar anlaşsa bile mutlak butlan yok olmaz. Örneğin; bir taşınmazın vaat edilen zamanda satış sözleşmesi söz konusu ve belirtilen zamanda gerçekleşmezse bu mutlak butlan nedenidir.
Nisbi Butlan : Yasa tarafından öngörülen kurucu unsurlar vardır ve işlemde aykırı değildir. Fakat işlemin oluşmasını sağlayan taraflarda malul (sakat) durumun olması o işlemi nisbi butlanla batıl (geçersiz) kılar ve nisbi butlanla sakat olan işlem hakimin butlan kararı verdiği tarihe kadar geçerlidir ve bütün hüküm ve sonuçlarını doğurur. Tarafların iradelerini sakatlayan 3 temel unsur vardır; * Hata * Hile *Tehdit Örneğin; Ayırt etme (temyiz) kuvvetinden geçici olarak yoksun olanların yaptıkları hukuki işlemler nisbi butlana örnektir.
Mutlak ve Nisbi Butlan Arasındaki Farklar:
1) Mutlak butlan ile korunmak istenen kamu düzenidir, kamu yararı veya genel ahlak gibi toplumsal çıkarlardır.Nisbi butlanda ise bireysel çıkarlardır.
2) Dolayısıyla mutlak butlan nedenleri herkes tarafından ileri sürülebilirken, nisbi butlan nedenleri ise ancak o işlemin taraflarınca ileri sürülebilir.
3) Mutlak butlan ile korunan değerler kamusal olduğundan hakim re'sen dikkate almak zorundadır ancak nisbi butlanda taraflar ileri sürmezlerse hakimin re'sen dikkate alması söz konusu değildir.
4) Mutlak butlan kararı hukuki işlemi baştan itibaren geçersiz kılarken, nisbi butlanda hakimin karar verdiği tarihe kadar geçerlidir.
5) Mutlak butlanda tarafların anlaşması veya işleme izin veya icazet vermeleri işlemi geçerli hale getirmez ancak nisbi butlanda tarafların anlaşması o işlemin geçerliliğini devam ettirir.
Tek Taraflı Bağlamazlık: İrade sakatlığından ortaya çıkan ve yasanın emredici hükümlerine uyulmamasından dolayı ortaya çıkmış bir kavramdır. Örneğin; reşit olma durumunda, temyiz kuvvetine sahiptir kişi ya da karinesidir (doğruluğu baştan kabul edilmiş). Bu reşit durumunda olmayan kişi, yasanın öngördüğü şeyler bu kişiyi bağlamaz.
İcazet; izin alınması gereken hallerde almayıp, o işlemi yaptıktan sonra yetkili makama giderek işlemin geçerli olması için izin istenmesi durumudur. İşte bu bağlamazlıkta reşit olmayan kişi velisi ya da vasisi icazet verirse işlem her iki tarafıda bağlar. Hak ehliyeti, kişinin hak sahibi olabilme ehliyetidir. Kıt'a Avrupa ülkelerinin çoğunda sağ doğmak koşulu ile ceninin ana rahmine düştüğü andan itibaren hak ehliyetine sahiptir. Fiil ehliyetinde ise, kişinin genel anlamda ehliyetlerinden bahsedilebilir. Örneğin; Kişinin borç altına girebilmesi gibi... Fakat kanun koyucu bazı durumlarda özel ehliyet durumu oluşturabilir.
İdare Hukukundaki Yaptırımlar: Geniş anlamda idare derken devlet idaresi kastedilir. Dar anlamdaki idareler ise devlete bağlı olan kendi içindeki idarelerdir. Bu hukuk dalında ise vatandaş ile idare arasındaki ilişkiyi düzenler. 2 ana yaptırımı vardır;
1) Yokluk
2) Hükümsüz Kılınma a) İptal b) Geri Alınma
1) Yokluk: Diğer yokluktan farkı yoktur fakat nedenleri farklıdır. Nedenleri ise; ilgilinin talep ve rızası olmayan işlemler yoktur, yetki alanının tecavüzü ile yapılan işlemler yoktur ve toplantı nisabının olmadığı durumlar...
2) Hükümsüz Kılınma:
a) İptal: Sakat bir idari işlemin veya kararın, o kararda menfaatleri olumsuz etkilenen kişiler tarafından idare mahkemesine açılan iptal davası yolu ile bu işlemin veya kararın hükümsüz hale getirilmesidir. Örneğin; doktorlara şark hizmeti zorunluluğu kararı, eğer bir doktorun menfaatlerinin zararı söz konusu ise doktor mahkemeye iptal davası açabilir.
b) Geri Alma: İdarenin yapmış olduğu işlemde hata olduğunu, kendisinin re'sen veya ihbar yolu ile anlaması halinde vereceği yeni bir kararla ilk işlemi geri alarak hükümsüz kılmasıdır.
Hukukla İlişkin Bazı Temel Kavramlar
Hukuk: Birden fazla anlamı vardır; *Hakkın çoğuludur. Haklar anlamına gelir. *Halk dilindeki iki kişi arasındaki dostluğu yakınlığı anlamına gelir. *Bağlayıcı kurallar anlamına gelir. *Bilimsel bir alandır. *Özel Hukuk ve Ceza Hukuku yerinede kullanılır. Hukuk, pozitif (müspet, mevzu) hukuk, doğal (tabii) hukuk olması gereken hukuk olarakta incelenebilir.
Pozitif Hukuk: Bir ülkede, belirli bir zamanda hala geçerli olan, yürürlükte olan hukuk kurallarının tümünü ifade eden kavramdır.
Mevzuat; mevzudan gelir kelimenin kökü ve çoğul anlamdadır. Şu andaki yürürlükte olan hukuk kurallarının tümünü kapsar.
Doğal Hukuk: 17. ve 18. yüzyıllarda skolastik (dini) hukuk düşüncesinin bir ürünüdür
Normatiflik Kavramı: Norm, kurallar anlamına gelir. Her norm, emreder, yasaklar, izin veya yetki verir. Normatiflik ise norma verilen anlamı ifade eder. Kurala bir anlam verilmesidir.
Maddi Varlık: Bir hukuki işlemin ya da kararın maddi varlığından kasıt o işlemin veya kararı taşıyan, getiren, içinde bulunduran bir belgenin varlığıdır. Her işlemin ya da kararın bir maddi varlığı vardır. Yani hukuki her işlem ya da karar bir belgeye dayanmak zorundadır. Örneğin; bir sınav yapılır ve onun maddi varlığı DAÜ sınav ve değerlendirme yönetmeliğindedir.
Hukukilik: Hukuki olmak, kurala, norma hukuki olma vasfını veren şeydir. Yani yaptırımdır. Bir kurala maddi yaptırım gücünü verip vermemesidir. Bir davranış biçimi veya alınan karar kanuni olabilir, yasal olabilir ve yasal olan herşey hukukidir. Ama hukuki olan herşey yasal olmayabilir. Ayrıca hukuki olan herşey adilde olmayabilir. Çünkü kanun tek hukuk kaynağı değildir. Örneğin; selam vermek çeşitli dallarda önem kazanmış bir fiildir. Kçük büyüğe selam verir bu hukukidir fakat kanuni değildir.
Bağlayıcılık: Bir hukuk kuralının muhataplarına belli bir davranışta bulunmaya veya bulunmamaya zorlamasıdır.
İhtiyari (Seçim): Örneğin; sınava girmek bağlayıcıdır ancak sözlü ya da yazılı sınav seçenekleri mevcutsa bunu seçmek ihtiyaridir.
Geçerlilik: Bir hukuki işlem ya da kararın hukuki sonuçları doğurabilecek asli kurucu unsurlar bünyesinde bulundurmasını ifade eder.
Adil Olma: Bir normun ait olduğu hukuk düzenininesinlendiği iddialara, değerlere cevap verip veremediğidir.
Etkililik: Bir kurala ne kadar fazla uyulursa o kadar etkin bir kural olarak adlandırılır. Bu kuralların etkinliğinde yaptırımın önemli bir rolü vardır. Bazı kurallar mevcut yaptırıma rağmen rağmen etkinlik kazanamamıştır. Örneğin; bir dönem Amerika Birleşik Devletlerinde içki yasaklanmış ama en çok ihlal edilen kural olmuştur.
HUKUKUN KAYNAKLARI
1)Milletlerarası Kaynaklar: Milletlerarası kaynaklardan kasıt uluslararası hukukta kaynaklar milletlerarası adalet kaynağının statüsü belirtilmiştir. Buna göre milletlerarası kaynakların başında; milletlerarası antlaşmalar, milletlerarası örf ve adet hukuku, milletlerarası teamül hukuku, hukukun genel ilkeleri yer almaktadır. Milletlerarası antlaşmalardan kasıt, iki veya ikiden fazla devletin yan yana gelerek kendi iradeleriyle imzaladıkları ve genelde belli alanlarda sınırlı olan uluslararası hukuki metinlerdir. İkili ya da çok taraflı antlaşmalar olsun bütün antlaşmalar belirli konularda yapılır. Çok taraflı antlaşmalar iki veya üç devlet arasında antlaşma yapılır, sonra diğer devletler buna katılırlar. Örneğin; Avrupa Birliği Antlaşmaları. Antlaşmaları imzalamak önemli değildir, asıl önemli olan nokta, imzalanan antlaşmaların anayasaya uygun olarak meclise gelip iç hukuka uygulanmasıdır. Ancak o zaman bağlayıcı hale gelir. Ayrıca ikili bir antlaşma varsa ilgili konularda bu antlaşma hükümlerini uygulamak yasalardan önce gelir. 5 Ancak bunlar dışında kalan hallerde aynı konuyu düzenleyen önceki tarihli kanun, daha sonra imzalanmış olan milletlerarası bir antlaşma varsa ve bu antlaşma temel hak ve özgürlüklere dayanıyorsa bu antlaşma yasalardan üstündür, öncelikli uygulanır. NORMLAR HİYERARŞİSİ 1- Hipotetik Temel Norm 2-Anayasa 3-Yasalar ve Kanun Hükmünde Kararnameler 4-Tüzük 5-Yönetmelik 6-İdare Düzenleyen İşlem Hipotetik Temel Norm: Anayasanın Kaynağını aldığı kurucu iktidarın o devletin varlığını dayandırdığı toplumsal, ekonomik değerlerin bütünüdür yani alt yapısıdır. Her işlem kendinden yukarıda olan kaynaktan yetki alarak yapılır. Aşağıda olan bir metin yukarıdakine aykırı olamaz.
Yasa: Anayasaya bağlı olarak her devletin kendi anayasasında öngörülen usül ve şartlar kapsamında yetkili olan organ tarafından çıkartılan soyut, genel, sürekli ve yazılı olan normlar bütünü olarak tanımlanır.
Şekli Anlamda Yasa: Şekli anlamda yasada amaç yasayı çıkartan organın yetkili organ olmasıdır. Getirilen kuralların genel, sürekli, objektif olması aranmaz. Yasalar soyuttur, genel çerçeve getirir ve tüzük ve yönetmelikler somutlaştırır. Yıpranana ve kaldırılması gerektiği tarihe kadar süreklidir. Örneğin; bütçe kanunu sadece 1 yıl sürer. Sürekli değildir.
maddi anlamda yasa :Bir devletin kendi anayasasında öngörülen usül ve esaslar dairesinde çıkartarak yürürlüğe koyduğu genel, soyut, objektif, yazılı hukuk kurallarıdır. Bunu anayasada ilgili organ çıkartmalıdır. Bunlar genel, objektif, soyut ve yazılı olmasıdır.
Kanunlaştırma: 2 unsuru vardır; Genel ve Özel anlamda yasalaştırma.
Genel anlamda yasalaştırma; kanun yapma kural koymadır ve buna 'taknin' denir. Özel anlamda yasalaştırma ise belirli bir alanda fakat dağınık halde bulunan, yazılı veya yazısız hukuk kurallarını sistemli bir bütün halinde toplamaktır ve buna 'tedvin' (kodifikasyon) denmektedir.
Kanunlaştırma Metodları: 2 metodun izlenmesi öngörülmüştür;
1) Somut Olay Metodu (Kazuistik Metod): 19. yüzyılda benimsenmiştir. Bu metodda kanun koyucu düzenlediği alan çerçevesinde ortaya çıkabilecek bütün olasılıkları dikkate alıp önceden düzenleyerek yasa yapılmasına yol açmaktır. Örneğin; Prusya Genel Kanunu 17.000 maddelik bir kanundur. Bu metod hukuk düzeninde, buna bağlı kalan uygulayıcılar yasanın metnine çok sıkı bir şekilde bağlı kalırlar ve kendilerine verilen takdir yetkisini kullanamazlar, çünkü yasa ayrıntısı ile bunu engeller.
2) Soyut Kural Metodu (Mücerret Metod): Olasılıklar üzerine değilde, düzenlemeye çalıştığı alanda genel ve soyut ifadelerle düzenlenmesidir. Bunun sonucunda kısa ve derli bir kanun olur ve ayrıntılar tüzük ve yönetmeliklerde belirtilir, hakime takdir ve yorum hakkı tanınır. İlk metodda kanunları değiştirmek zor olduğu için günün şartlarına uyarlamak zor olur.
Yasaların Uygulanması: Bir kanun metnine bakıldığında; amacı, kapsamı, yeri ve zamanı bakımından uygulanması söz konusudur. Ayrıca her ülke kendi kanununu kullanır ve uygular ve bunada kanunların ülkeselliği ilkesi denilmektedir. Ancak bazı durumlar vardırki bu ilke uygulanamaz. Hakimin bağlı bulunduğu hukuk düzeni, o hakime, tarafların veya yabancı bir hukukun uygulanmasını emreder. Örneğin; T.C. ' de taraflar yabancı ise, boşanma olayında kendi hukukları uygulanır. Zaman Bakımından Kanunların Uygulanması: Bir kanun mecliste kabul edilir fakat henüz yürürlüğe girmiş olmaz ve Cumhurbaşkanı onayladıktan sonra Resmi Gazetede yayınlanır ve 45 gün sonra ki normal şartlarda işler bu süre ve sonra yürürlüğe girer eğer yayınlandığı gün yürürlüğe girer diye bir uyarı yoksa.
Kanunların yürürlükten kalkmasının ise 3 yolu vardır;
Kendiliğinden Kalkması: Süresi belirtilmemişse veya süreli ise örneğin sıtma ile mücadele kanunu veya bütçe kanunu gibi...
Kanunların Başka Bir Kanunla Yürürlükten Kalkması: Buna hukuk düzeninde 'ilga' denir. Bir kanun kendisinden sonra yürürlüğe giren kanun ile kalkmasıdır. Burada 2 ihtimal vardır. Yürürlüğe girecek yani sonraki tarihli kanun, yürürlükteki kanunu açıkça ortadan kaldırabilir. Fakat önceki tarihli kanunun bütün hükümleri sonraki tarihli kanunla kaldırılmayabilir. Yeni kanun aynı konuyu düzenliyorsa, eski kanun hükümlerinin kalkıp kalkmayacağını söylemezse, değişen kanunlardaki farklılıklar dikkate alınır. 3 ihtimal vardır; Eğer aynı konuyu düzenleyen yeni kanunla eski kanun, her ikiside özel veya genel kanunsa, sonraki tarihli kanun, önceki tarihli kanunu yürürlükten kaldırır. Önceki tarihli kanun genel, sonraki tarihli kanun özelse önceki tarihli kanunu yürürlükten kaldırır. Önceki tarihli kanun özel, sonraki tarihli kanun genel nitelikte ise önceki tarihli kanun yürürlükte kalmaya devam eder.
Hakimin Hukuk Yaratması: 2 görüş etrafında tartışılmıştır. 19. yüzyıl boyunca Fransa'da egemen olan şerhçi okul yandaşlarına göre hakimin hukuk yaratma ve boşluk doldurması söz konusu olamaz. Çünkü kanunda her türlü sorun hakkında çözüm vardır. Aksi düşünülemez. Dolayısıyla hakimin boşluk doldurması söz konusu değildir. Hakim sadece vazifesini uygular, yasayı uygulama dışında bir başka vazifesi, boşluk doldurma ve hukuk yaratma yetkisi yoktur. Buna karşın 19. yüzyıl somlarında ortaya çıkan kavramlar içtihatı adını verdiğimiz görüşe göre ise kanunlarda boşluklar olabilir. Ancak bunlar önemli boşluklar değildir. Zira bu görüşe göre ortaya çıkabilecek olan boşluklar üretilen kavramlarla doludur. Eğer boşluğu dolduracak kavramlar üretilmezse sonuçta birinci görüşte birleşiyor ve hakim hukuk yaratamaz buna göre. Her iki görüşte hakimin hukuk yaratmasını kabul etmez. 20.yüzyıl ilk yarısında ortaya çıkan serbest hukuk okulu adını verdiğimiz bu okula göre ise hakimin görevi kanunu toplumsal ihtiyaçlara göre uygulamaktır. Dolayısıyla hakim yasanın açık olan bendine bağlıdır. Eğer yasa açık değilse veya önüne gelen olayda uygulayabileceği bir düzenleme yoksa bu takdirde hakimin hukuk yaratması doğrudur. 7 Kıt'a Avrupasına bağlı kalınmıştır. Hakimin hukuk yaratma yetkisini kabul etmiştir. Eski Medeni Kanunun her 2 halinde ve 2 hükmünde var olan 'kanun özüyle ve sözüyle bütün meselelere uygulanır. Hakim bir hüküm bulunmayan hallerde örf ve adet hukuk kurallarını uygular.', hakim kanuna bakacak bir düzenleme var mı yok mu diye eğer yoksa örf ve adet hukuku kuralları o konu ile ilişkin düzenlemeyi içeriyorsa uygulanır. Bunun nedeni 2 şekilde açıklanır; 1) Hakim Adalet Dağıtmaktan Kaçınamaz: Yani önüne gelen olaya, bu kanunda hüküm yok yapacak bir şey yok diyemez. 2) Kanunlar Soyut ve Geneldir: Herhangi bir alanı bir daha sorun çıkmayacak şekilde düzenleyemeyiz. Mutlaka bir boşluk çıkar Hakimin önüne gelen davada çözüm yapacağı gibi hakimin hukuk yaratması gerekmektedir.
Hukuk yaratmadan söz edilebilmesi için boşluk olması gerekir ve boşluk iki şekilde meydana gelir; 1) Kural İçi Boşluk: Bizi daha çok ilgilendiren bu boşluk türüdür. Yasayı yapan kanun koyucu onu düzenlemiştir. O konuda hüküm, kural vardır. Ancak kuralın içinde bazı boşluklar vardır ve kanun koyucu orada boşluk bulunduğunun farkındadır yani bilerek bırakmıştır çünk Örneğin; haklı sebepten kişi ismini değiştirebilir. Demekki ismimi değiştireceğim diyerek talepte bulunan kişi haklı bir nedenle karşınıza çıkacak. Benim hakim olarak o ismi değiştirebilmem için, haklı nedenler olması gereklidir. İşte burada kanun hakime takdir yetkisi verir. Haklı sebep olması için şartlar vardır ve o şartları hakim değerlendirir. O halde takdir yetkisi 2 türlü olur; 1) Şartlarda Takdir Yetkisi;Eğer kanundaki bir maddenin uygulanma şartları konusunda kanun hakime takdir yetkisi bırakmışsa ortada şartlarda takdir yetkisi vardır. Örneğin; klasik boşanma nedeni olan şiddetli geçimsizlik. Geçimsizlik öyle bir olmalı ki evlilik birliği temelinden sarsılmış olsun. 2) Hükümde Takdir Yetkisi: Sonuçta ve hükümde takdir yetkisinde şartlar bellidir. Hakimin hüküm verdiği sıradaki şartlardır. Örneğin; nişanın bozulmasından dolayı hakimin uygun gördüğü tazminat verilir. Buna da hikimde takdir yetkisi denir. Takdir yetkisi kullanılırken gerekçelendirmek zorunludur. Eğer gerekçelendirilmezse ve kanun sınırları aşılırsa üst makamlar tarafından o hüküm bozulur.
YORUM METODLARI ;
Yorum yaparken kullanılan ve hukuk alanı gelişim sürecinde çıkmış olan çeşitli yöntemlerdir. Yorum aslında zihinsel bir faaliyet olduğundan üretilen metodlar farklı ve fazla olmuştur. Yorum; sadece ve sadece anlaşılamayan, belirsiz normların anlaşılması için kullanılır. Eğer bir kural açık ve netse yorum metodu kullanarak onun anlamı değiştirilemez. Yorum metodları;
1) Lafzi Yorum Metodu: Açık ve net olmayan, anlaşılamayan metni okuduğumuzda anladığımız anlamdır. Burada metinde kullanılan sözcükler, kavramlar, dizilişleri, noktalama gibi unsurlar dikkate alınarakyapılan yorum metodudur. Lafzi yorum öyle bir yorum metodudurki gramatiksel analizi yapıp anladığınızı söyledikten sonra biter.
2) Tarihi Yorum Metodu: Belirsiz, anlaşılmayan madde metnini, onun ifadesinde bu okumayla yetinmeyip o metnin hazırlık çalışmalarına gitmek suretiyle kanunkoyucunun o metne ne anlam vermek istediğine bakmak demektir ve çok önemlidir.
3) Mantıki Yorum Metodu: Mantıksız yorum olamaz zaten.
4) Sistematik Yorum Metodu: Bir maddeyi yorumlarken hukuk sistematiği içinde yorumlanmasıdır.
5) Kavramcı Yorum Metodu: Hukuki kavramların tanımları ve unsurlarından yapılan yorumdur. Örneğin sözleşmeler ve tazminatlar...
6) Menfaatler İçtihatına Dayanan Yorum Metodu: Bu görüşe göre her hukuk kuralının altında bir yasama siyaseti yatar. O kuralı koymaya yönelten bir şey, yani siyaset yatar. Bu siyaset taraflar arasındaki menfaatleri ortaya çıkartır. Kanun koyucu hangi menfaatleri dengelemeye çalıştığını ortaya koymalı ve metnin anlamını açıklığa kavuşturmalıdır.
7) Amaçsal ve Fonksiyonel Teleolojik Yorum Metodu: Özü, kanunların toplumun güncel, ekonomik ve toplumsal yorumlanması gerekçesine dayanır. Hukuk dinamik olgudur. Durgun yapıya sahiptir. Bu metodlardan hiçbirini tek başına kullanılmaz, hepsi birbirine bağlıdır.
YORUM ÇEŞİTLERİ;
Yasama Yorumu: Açık ve net olmayan bir hukuki metnin, o metni hazırlayıp yürürlüğe koyan yatkili kanun koyucu tarafından yorumlanmasını ifade eder. Bunun ne anlama geldiğini kanun koyucu açıklar.
Yargı Yorumu: Hakimler tarafından uyuşmazlıkların görülmesi sırasında yapılan yorumdur.
Bilimsel Yorum: Hukukla ilgilenen öğretim üyelerinin yapmış olduğu yorumdur. Bağlayıcı değildir.
SORU: Yorum işlevinde kullanılan mantık kuralları nelerdir?
Kıyas Aksi ile kanıt Evleviyet Kıyas: Kanunda belirli bir durum için konulmuş bulunan kuralın o duruma benzeyen, hemen hemen aynı olan fakat hakkında düzenleme, kural bulunmayan bir başka durumada uygulanmasını ifade eder. Örneğin; sigara içilmesinin yasak olduğu bir yerde puro içilmesi gibi. Ancak Ceza Hukukunda kıyas yoluna gidilemez. Ayrıca bazı hallerde ise kanun kıyas yapılacağını açıkça söyler Örneğin; menkul taşınır mal sözleşmesi veya taşınmaz mal satımında.
Aksi İle Kanıt: Bir hukuk kuralının balirli bir durumun özelliklerini dikkate alarak getirdiği sonucun, özelliklere sahip olmayan durumlara uygulanmamasıdır. Örneğin; 20 yaşına gelen her erkek askerlik hizmetini yapmakla yükümlüdür. Yani kadınların yapma yükümlülüğü yoktur. Mesela, kamyon sürme ehliyetine sahip olan kişi otomobil ehliyetinede sahiptir. Yani bu konuda bütün için geçerli olan parçalar içinde geçerlidir.
YORUM İLKELERİ;
Geniş Yorum: Eğer bir kuralı uygularken onun lafzi anlamını genişletirsek o kuralı çok geniş şekilde yorumlamış oluruz. Geniş yorum özellikle temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasına kısıtlama getireceği için tehlikelidir.
Dar Yorum: Dar yorumda hükmün normal anlamından daha dar bir algılama ile yaklaşılması söz konusudur. Örneğin; bir kazak aldın ve %100 yün diyor ve kontrol ettiniz %98 yün çıktı.
HAKLAR VE ÖZELLİKLERİ;
Özel Haklar: Özel hukuktan doğan ve bireyleri birbirlerine karşı sahip oldukları eşit menfaat ilişkilerinden doğan haklardır. Bu hakları herkes kullanabilir.
A) Konularına Göre Özel Haklar:
1) Malvarlığı Hakları: Kişinin, parayla ölçülüp ifade edilebilinen haklarıdır. Malvarlığı hakları kendi içlerinde 2'ye ayrılır; Aktif: Kişinin para ile ifade edilebildiği ekonomik değerleridir. Pasif: Kişinin borçlarını ifade eder. 2) Malvarlığına Girmeyen Haklar: Para ile ifade edilemeyen, ekonomik değer taşımayan haklardır. Kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları ifade eder. Devredilemez, miras yolu ile geçemez. Örneğin; isim hakkı, şahsiyet hakkı, vatandaşlık hakkı...
B) Devredilebilir Özel Haklar: Başkalarına devredilebilen, miras yolu ile geçen haklardır. Örneğin; mülkiyet hakkı...
C) Devredilemeyen Özel Haklar: Malvarlığına girmeyen haklardır. Sözleşme veya miras yolu ile geçemez. Örneğin; isim hakkı...
D) Bağımsızlıklarına Göre Özel Haklar:
1) Bağımsız Haklar: Herhangi bir hakka bağlı olmayan, tek başına sonuç doğuran haklardır. Hiçbir şarta bağlı olmaksızın, kişinin doğrudan doğruya bağlı olduğu haklardır. Örneğin; mülkiyet hakkı...
2) Bağımlı Haklar: Varlıklarını bir başka asıl hakka bağlı olarak sürdüren haklardır. Hukuk sistemine bakıldığında bu hakların yaratılmasındaki amaç, güvence vermektir. Örneğin; faiz, ipotek, kefalet...
E) Kullanılmasının Hukuki Etkisi Bakımından Özel Haklar:
1) Yenilik Doğuran Haklar: Yenilik doğuran haktan kasıt, hak sahibine tek taraflı irade beyanı ile hukuki durumda bir değişiklik yaratma imkanı veren haktır. 3'e ayrılır;
a) Kurucu Yenilik Doğuran Haklar: Hak sahibinin bu hakkı kullanmasıyla yeni bir hukuki durum yaratmasına yol açan haklardır. Örneğin; kabul beyanında bulunmak veya kişinin temsil yetkisi olmamasına rağmen yapmış olduğu bir işleme, temsil etmediği kişinin icazet vermesi gibi veya eşya hukukunda yer alan ön alım, geri alım, alım hakları gibi... Bir sözleşmede 2 çeşit beyan vardır. Bunlar; icap: telefonu 50 liraya satıyorum demek yaratmaya yönelik irade beyanı açıklamasıdır, kabul: evet 50 liraya alıyorum demek kurucu yenilik doğuran haktır çünkü icabı kabul etmekle yeni bir hukuki ilişki kurulmuştur. İşte bu ilişki sözleşmedir. Ayrıca icazette kurucu yenilik doğuran bir haktır. İcazet; izin alınmadan yapılan bir işleme daha sonra yetkili makamdan onay gelmesine denir. İzin; bir işlemin hukuken geçerli olarak yapılabilmesi için şart olan kişiden onay alınmasıdır. 11 1) Ön Alım 2) Geri Alım 3) Alım 4) Adi Kira Hakkı 5) Ürün Kirası Hakkı 6) Bağışlayıcıya Dönme Hakkı 7) Taşınmaz Satış Sözleşmesi Hakkı * Bunların hepsi Medeni Hukukta nisbi haktır ve taşınmaz mallarla ilgilidir. Tapuda şerh verilmesi kaydıyla bir mutlak hakmış gibi korunur. * Bunlar tek taraflı irade beyanının kullanılmasıyla kurucu yenilik doğuran haklardır. Ön Alım: Bir gayri menkulun yasa veya sözleşme nedeniyle doğan nedenlerle 3. kişilere satılması halinde bir şahsın bu taşınmazı 3. kişilerden önce alma hakkına sahip olmasıdır. Geri Alım: Bir kişinin diğer bir kişiye A'nın B'ye sattığı taşınmazı belli bir süre içinde geri alma hakkına sahiptir. Örneğin; paraya ihtiyacın var ve villanı 500 bin liraya satıyorsun ve B'de alıcı. Satarken A, 5 yıl içinde geri alabilirim diye anlaşma yapıyor.
b) Değiştirici Yenilik Doğuran Haklar: Hak sahibi onu kullanmasıyla beraber mevcut hukuki durumu değiştiren haklardır. Örneğin; faiz...
c) Bozucu Yenilik Doğuran Haklar: Bir hukuki ilişkide hak sahibi tek taraflı irede beyanında bulunuyorsa ve hak sahibi son veriyorsa, bu hak bozucu yenilik doğuran haktır. Örneğin; avukatın vekaletine son verilmesi gibi...
MUTLAK VE NİSBİ HAKLAR; Mutlak haklar; o hakkın sahibi tarafından herkese karşı ileri sürülebilen ancak herkes tarafından da ihlal edilebilme imkanı olan haklardır. En önemli özelliği herkes tarafından ihlal edilebilir olması, herkese ileri sürülebilir olmasıdır. Mutlak haklar herkesin saygı göstermek zorunda olduğu haklardır. Kişi üzerinde olabildiği gibi aslında eşya üzerinde kurulur. Nisbi haklar; herkes tarafından değil sadece bir hukuki ilişkinin karşı tarafınca ihlal edilemilme imkanına sahip olan haklardır. Bu nedenle herkese karşı ileri sürülemezler. Hakkı kim ihlal ettiyse ona karşı ileri sürülebilir. Bu ihlalin dışında 'Alacak Hakları' denen bir grup daha vardır. Bu gruba kuvvetlendirilmiş alacak hakları (eşyaya ilişkin) da denir. Alacak Hakları: En önemli özelliği aslında birer nisbi hak olmalarıdır. Ancak bunlar tapu kütüğüne şerh verilmek suretiyle aynen mutlak haklar gibi korunacak hale gelirler. Mutlak haklar kanunda sayıları belli olan haklardır. En önemli mutlak hak milkiyet hakkıdır. Hukuki Olay: Hukuki düzenin kendisine sonuç bağladığı her türlü olaydır. Yani insan iradesi içinde mi yoksa iradesi dışında mı farketmez. Dar anlamda ise; ortada bir kişinin iradesi varsa ve hukuk düzeni buna bir sonuç bağlıyorsa buna dar anlamda hukuki olay, veya hukuki fiil denilir.Hukuki fiil 2'ye ayrılır; hukuka aykırı fiiller ve hukuka uygun fiiller. İnsanın bilerek, isteyerek, herkes tarafından uyulması mecburi olan objektif hukuk kurallarına aykırı, onları ihlal eden fiillerdir hukuka aykırı fiiller. Diğer ismi ile haksız fiillerdir. Bir haksız fiilden bahsedebilmek için 3 ayrı unsurun gerçekleşmesi gerekmektedir; *Fiil, hareket *Zararın oluşması *Fiille zararın arasındaki nedensellik (illiyet) bağının olması gerekir Hukuka uygun fiillerde ise hukuk düzeninin uygun gördüğü onayladığı ve dolayısıyla sonuç bağladığı fiillerdir. Bunun en önemlisi hukuki işlemlerdir.
Hukuki İşlemler: Çeşitli ayrımlara tabi tutulur;
1) Gerekli irede beyanına göre yapılan ayrım
2) Hukuki sonuçların doğuracağı zamana göre; * Sağlar arasındaki hukuki işlem * Ölüme bağlı tasarruflar
3) Malvarlığına yaptığı etkiye göre; * Taahhüt ve tasarruf işlemleri
4) İlli (sebebe bağlı olup olmadığına göre) Tek Taraflı Hukuki İşlemler: Kişinin tek başına kendi iradesiyle gerçekleştirdiği sonuç doğuran işlemlerdir. İrade beyanının yeterli olduğu işlemler; vasiyet, tanıma (çocuğu tanıma), taşınır menkulleri terk etmek... İrade beyanının karşı tarafa yöneltilmesi gereken işlemler ise; vekaletten azmetmek veya sözleşmeden fesh etmek... İki veya Çok Taraflı Hukuki İşlemler: Karşılıklı, birbirine uygun birden fazla kişinin iradesinin gerektiği işlemler. Örneğin; sözleşmeler, kararlar (tek taraflı sözleşme hariç)... Hukuki İşlemlerin Sonuçları Ne Zaman Doğar? Sağlar Arası: İnsanlar hayattayken (taahhüt). Ölüme Bağlı Tasarruflar: Vasiyet ya da miras sözleşmeleri veya malvarlığına olan etkisine göre taahhüt ve tasarruf işlemleri... Tasarruf İşlemi: Kişinin malvarlığının pasif kısmında (borç) bir artış meydana getiren işlemlerdir. Taahhüt denen işlemler ise mülkiyetin nakli sonucunu doğurmaz fakat tasarruf işlemi, işlemin bir tarafının malvarlığının pasifinde artış meydana getirirken diğerinin aktif kısmında artış getiren işlemlerdir. Taşınır mallarda teslim, taşınmaz mallarda tapu kütüğüne kayıt, tasarruf işleminin en önemli özelliğidir. Hukuki işlemin sebebine bağlı olup olmadığına göre de ayrım yapılabilir. İnsanları hukuki işlem yapmaya yönelten psikolojik nedene 'saik' denir. Sebep, bir hukuki işlemin kanuni, yasal dayanağını oluşturan nedendir. Bazı işlemler vardırki, bu işlemlerin geçerliliği, sebebinde geçerli olmasına bağlıdır. Eğer sebep geçerli değilse işlemde geçerli olmaz. Örneğin; tapuda evi satıyorsun, işlem yaptırmaya çalışıyorsun ama bu işlemin altında yatan neden tehdit edilmeniz... Ya da kumar borcuda buna örnektir. Ancak sebebe bağlı olmayan işlemler ise; çek tahsili ve alacağın devri (temliki). 14
Ahlak Kuralları : Kişilerin iç dünyasına yönelik olarak oluşmuş olan subjektif (öznel) kurallardır. Kısacası ortak kurallara uyup, uymamaktır.
Görgü Kuralları : Hayatı daha tatlı hale getirmeye yarayan kurallardır. Zamanla hukuk kurallarına dönüşmüştür. Örneğin; Askerlerde astın üstünü selamlaması...
Örf ve Adet Kuralları : Hangi zamandan beri yapıldığı belli olmayan ancak toplumda ona uyma inancının oluştuğu kurallardır. Objektif (nesnel) olan yıllardır uygulanması, subjektif (öznel) olan ise insanların ona uyma inancı.
Hukuk Kuralları : Hukuk kurallarının en belirgin özelliği 'yaptırıma' sahip olmasıdır. Yaptırım (müeyyide), kuralların ihlaline karşı kuralı koyanın tepkisidir. * Örf ve Adet kuralları, örf ve Adet Hukuku kurallarına dönüşürse yaptırım söz konusu olur. * Hakim önündeki olayı, tarafların sözleşmelerine göre, yoksa yasaya göre, yoksa verilmiş eski kararlara göre, orada da yoksa örf ve adet hukuku kurallarına göre karar verir.
Hukuk Kurallarının Özellikleri : İlk olarak ' normatif ' bir yapıya sahiptir. Olması gerekeni ifade eder. Bu kurallar; yasaklama, sınırlama, yapılmasını ya da yapılmamasını emretme ya da yetki vermedir. Hukuk kurallarının konusu ' insan davranışlarıdır '. Hukuk kurallarının koyucusu ise ' insan iredesidir '. Her hukuk kuralının en belirgin özelliği ise ' yaptırım ' unsurudur. Yaptırım = Müeyyide = Cebir. Cebir şiddet demektir. Anayasadaki usüle göre kanunu yürürlüğe koyan devletin, kurallara uyulmaması takdirde, devletin belirli organları tarafından uygulanan organize şiddete ' yaptırım ' denir. Her hukuk alanının yaptırımı farklılık gösterir.
Özel Hukuk, bireylerarası, eşit menfaat işlerini düzenleyen hukuktur. Kişilere anayasa tarafında verilen ' negatif statü ' hakların kullanılmasını sağlamaktadır. Devletin karışmadığı hakların uygulanmasına negatif statü imkan verir. Örneğin; Medeni Hukuk, Ticaret Hukuku, Konut Seçme Hakkı... Kamu Hukuku, devletin örgütlenmesi, vatandaşlarla ve diğer devletlerle ilişkilerini düzenleyen alandır. Örneğin; Anayasa Hukuku, İdare Hukuku... Ceza Hukukunda Yaptırım : Suçtan suça değişen yaptırımlardır. Özel Hukukta Yaptırım : 3 ayrı yaptırım türü vardır; *
Cebr-i İcra * Tazminat *Geçersizlik Kuralı Cebr-i İcra : Mahkeme kararı ile ya da kıymetli evraklarda (bono, poliçe, çek) somutlaşmış olan ve borçlusunun ödemediği zaman devletin zor kullanarak tahsil ettiği borçlar. 1
Tazminat : Hukuka aykırı bir eylem veya işlemin sonucu olarak ortaya çıkan zararın, aralarında nedensellik (illiyet) bağı olması şartıyla, borçlunun ödemek zorunda olduğu miktardır. Bir kişiden tazminat talep edebilmek için kusurlu olmak şart değildir. Prensip olarak bu yaptırımın uygulanması için zarar verenin kusurlu olması gerekir.
Kusur sorumluluğu : Eğer zarar verenin o zararı tazmin etmesi gerekiyorsa ve yasa kusurlu olmasını öngörüyorsa buna kusur sorumluluğu denir. Kusursuzluk Sorumluluğu : Örneğin; bir işletmenin tehlikeli bir faaliyeti sonucu sorumluluğu işletmenin üstlenmesi (Nükleer bir santralde çıkan bir arıza...) * Yasa tazminat davalarında açıkça belirtir maddi veya manevi olup olmadığını. Yasa hangi durumlarda hangisinin uygulanacağını açıkça belirtir.
Geçersizlik Kuralı : Geçersizlik kuralı kendi arasında 2'ye ayrılır; * Butlan * Tek Taraflı Bağlamazlık Butlanda kendi arasında 2'ye ayrılır; * Mutlak Butlan * Nisbi Butlan
Yokluk : Herhangi bir hukuki işlemin yasada öngörülen kurucu unsurlarından birisinin veya birkaçının eksik olması nedeniyle o işlemin hiç doğmamış olması, hukuk dünyasında yer almaması durumuna denir. * Hukuki işlemde 2 unsur vardır; Hukuki İşlem *Kurucu Unsur *Şekli Unsur (Bazı Hallerde Asli Olabilir) *Asli Kurucu Unsur *Tali Kurucu Unsur Örneğin; evlilik konusu ele alındığında, evliliğin asli kurucu unsuru bekar olmak, farklı cinsten olmak, karar vermek... Bu şekil unsurlar gibi bazı şekiller asli (birincil) kurucu unsur olabilir. Eğer bu unsurlar yoksa evlenme gerçekleşmez yani yok işlemdir. * Yokluk bir yaptırım değildir. Yokluk aslında toplumsal düzenin sağlanması için aşırı önem verilen emredici kuralların ihlalinin sonucudur. Örneğin; aynı cinsten evliliğin serbest olduğu bir ülkede evlenip, aynı cinsten evlilik hakkında bi düzenleme olmayan T.C.'de boşanmak istemeleri. T.C. kanunlarında bu tip bir hüküm bulunmadığı için işlem yapılamaz. Geçersizlik Kuralı : Bir hukuki işlemin yasada öngörülen kurucu unsurlara sahip olmasına rağmen o işlemin yine yasada öngörülen emredici hükümlere aykırı olmasıdır. Yoklukta kurucu unsur yoktur ama mutlak butlanda ise vardır. Örneğin; A ve B kişileri imam nikahlı ve A-C evli. Nüfus memuruna verilen rüşvetle nüfus sicil örneği bekar diye fakslandı. A-B resmi nikah için başvuru yaptı. Evlilik geçerli ama emredici hükümlere karşı olduğu için hakim evliliği geçersiz kılar. Yani hakim re'sen (görevi icabı) mutlak butlan kararı vermiş olur. 2
Mutlak Butlan Özellikleri : Herkes tarafından ileri sürülebilir. Mutlak butlan nedenleri zaman aşımına uğramaz. Hakim herhangi bir nedenle mutlak butlan nedenini farkederse re'sen mutlak butlan kararı verir. Mutlak butlan nedeni ortadan kalksa bile yani taraflar anlaşsa bile mutlak butlan yok olmaz. Örneğin; bir taşınmazın vaat edilen zamanda satış sözleşmesi söz konusu ve belirtilen zamanda gerçekleşmezse bu mutlak butlan nedenidir.
Nisbi Butlan : Yasa tarafından öngörülen kurucu unsurlar vardır ve işlemde aykırı değildir. Fakat işlemin oluşmasını sağlayan taraflarda malul (sakat) durumun olması o işlemi nisbi butlanla batıl (geçersiz) kılar ve nisbi butlanla sakat olan işlem hakimin butlan kararı verdiği tarihe kadar geçerlidir ve bütün hüküm ve sonuçlarını doğurur. Tarafların iradelerini sakatlayan 3 temel unsur vardır; * Hata * Hile *Tehdit Örneğin; Ayırt etme (temyiz) kuvvetinden geçici olarak yoksun olanların yaptıkları hukuki işlemler nisbi butlana örnektir.
Mutlak ve Nisbi Butlan Arasındaki Farklar:
1) Mutlak butlan ile korunmak istenen kamu düzenidir, kamu yararı veya genel ahlak gibi toplumsal çıkarlardır.Nisbi butlanda ise bireysel çıkarlardır.
2) Dolayısıyla mutlak butlan nedenleri herkes tarafından ileri sürülebilirken, nisbi butlan nedenleri ise ancak o işlemin taraflarınca ileri sürülebilir.
3) Mutlak butlan ile korunan değerler kamusal olduğundan hakim re'sen dikkate almak zorundadır ancak nisbi butlanda taraflar ileri sürmezlerse hakimin re'sen dikkate alması söz konusu değildir.
4) Mutlak butlan kararı hukuki işlemi baştan itibaren geçersiz kılarken, nisbi butlanda hakimin karar verdiği tarihe kadar geçerlidir.
5) Mutlak butlanda tarafların anlaşması veya işleme izin veya icazet vermeleri işlemi geçerli hale getirmez ancak nisbi butlanda tarafların anlaşması o işlemin geçerliliğini devam ettirir.
Tek Taraflı Bağlamazlık: İrade sakatlığından ortaya çıkan ve yasanın emredici hükümlerine uyulmamasından dolayı ortaya çıkmış bir kavramdır. Örneğin; reşit olma durumunda, temyiz kuvvetine sahiptir kişi ya da karinesidir (doğruluğu baştan kabul edilmiş). Bu reşit durumunda olmayan kişi, yasanın öngördüğü şeyler bu kişiyi bağlamaz.
İcazet; izin alınması gereken hallerde almayıp, o işlemi yaptıktan sonra yetkili makama giderek işlemin geçerli olması için izin istenmesi durumudur. İşte bu bağlamazlıkta reşit olmayan kişi velisi ya da vasisi icazet verirse işlem her iki tarafıda bağlar. Hak ehliyeti, kişinin hak sahibi olabilme ehliyetidir. Kıt'a Avrupa ülkelerinin çoğunda sağ doğmak koşulu ile ceninin ana rahmine düştüğü andan itibaren hak ehliyetine sahiptir. Fiil ehliyetinde ise, kişinin genel anlamda ehliyetlerinden bahsedilebilir. Örneğin; Kişinin borç altına girebilmesi gibi... Fakat kanun koyucu bazı durumlarda özel ehliyet durumu oluşturabilir.
İdare Hukukundaki Yaptırımlar: Geniş anlamda idare derken devlet idaresi kastedilir. Dar anlamdaki idareler ise devlete bağlı olan kendi içindeki idarelerdir. Bu hukuk dalında ise vatandaş ile idare arasındaki ilişkiyi düzenler. 2 ana yaptırımı vardır;
1) Yokluk
2) Hükümsüz Kılınma a) İptal b) Geri Alınma
1) Yokluk: Diğer yokluktan farkı yoktur fakat nedenleri farklıdır. Nedenleri ise; ilgilinin talep ve rızası olmayan işlemler yoktur, yetki alanının tecavüzü ile yapılan işlemler yoktur ve toplantı nisabının olmadığı durumlar...
2) Hükümsüz Kılınma:
a) İptal: Sakat bir idari işlemin veya kararın, o kararda menfaatleri olumsuz etkilenen kişiler tarafından idare mahkemesine açılan iptal davası yolu ile bu işlemin veya kararın hükümsüz hale getirilmesidir. Örneğin; doktorlara şark hizmeti zorunluluğu kararı, eğer bir doktorun menfaatlerinin zararı söz konusu ise doktor mahkemeye iptal davası açabilir.
b) Geri Alma: İdarenin yapmış olduğu işlemde hata olduğunu, kendisinin re'sen veya ihbar yolu ile anlaması halinde vereceği yeni bir kararla ilk işlemi geri alarak hükümsüz kılmasıdır.
Hukukla İlişkin Bazı Temel Kavramlar
Hukuk: Birden fazla anlamı vardır; *Hakkın çoğuludur. Haklar anlamına gelir. *Halk dilindeki iki kişi arasındaki dostluğu yakınlığı anlamına gelir. *Bağlayıcı kurallar anlamına gelir. *Bilimsel bir alandır. *Özel Hukuk ve Ceza Hukuku yerinede kullanılır. Hukuk, pozitif (müspet, mevzu) hukuk, doğal (tabii) hukuk olması gereken hukuk olarakta incelenebilir.
Pozitif Hukuk: Bir ülkede, belirli bir zamanda hala geçerli olan, yürürlükte olan hukuk kurallarının tümünü ifade eden kavramdır.
Mevzuat; mevzudan gelir kelimenin kökü ve çoğul anlamdadır. Şu andaki yürürlükte olan hukuk kurallarının tümünü kapsar.
Doğal Hukuk: 17. ve 18. yüzyıllarda skolastik (dini) hukuk düşüncesinin bir ürünüdür
Normatiflik Kavramı: Norm, kurallar anlamına gelir. Her norm, emreder, yasaklar, izin veya yetki verir. Normatiflik ise norma verilen anlamı ifade eder. Kurala bir anlam verilmesidir.
Maddi Varlık: Bir hukuki işlemin ya da kararın maddi varlığından kasıt o işlemin veya kararı taşıyan, getiren, içinde bulunduran bir belgenin varlığıdır. Her işlemin ya da kararın bir maddi varlığı vardır. Yani hukuki her işlem ya da karar bir belgeye dayanmak zorundadır. Örneğin; bir sınav yapılır ve onun maddi varlığı DAÜ sınav ve değerlendirme yönetmeliğindedir.
Hukukilik: Hukuki olmak, kurala, norma hukuki olma vasfını veren şeydir. Yani yaptırımdır. Bir kurala maddi yaptırım gücünü verip vermemesidir. Bir davranış biçimi veya alınan karar kanuni olabilir, yasal olabilir ve yasal olan herşey hukukidir. Ama hukuki olan herşey yasal olmayabilir. Ayrıca hukuki olan herşey adilde olmayabilir. Çünkü kanun tek hukuk kaynağı değildir. Örneğin; selam vermek çeşitli dallarda önem kazanmış bir fiildir. Kçük büyüğe selam verir bu hukukidir fakat kanuni değildir.
Bağlayıcılık: Bir hukuk kuralının muhataplarına belli bir davranışta bulunmaya veya bulunmamaya zorlamasıdır.
İhtiyari (Seçim): Örneğin; sınava girmek bağlayıcıdır ancak sözlü ya da yazılı sınav seçenekleri mevcutsa bunu seçmek ihtiyaridir.
Geçerlilik: Bir hukuki işlem ya da kararın hukuki sonuçları doğurabilecek asli kurucu unsurlar bünyesinde bulundurmasını ifade eder.
Adil Olma: Bir normun ait olduğu hukuk düzenininesinlendiği iddialara, değerlere cevap verip veremediğidir.
Etkililik: Bir kurala ne kadar fazla uyulursa o kadar etkin bir kural olarak adlandırılır. Bu kuralların etkinliğinde yaptırımın önemli bir rolü vardır. Bazı kurallar mevcut yaptırıma rağmen rağmen etkinlik kazanamamıştır. Örneğin; bir dönem Amerika Birleşik Devletlerinde içki yasaklanmış ama en çok ihlal edilen kural olmuştur.
HUKUKUN KAYNAKLARI
1)Milletlerarası Kaynaklar: Milletlerarası kaynaklardan kasıt uluslararası hukukta kaynaklar milletlerarası adalet kaynağının statüsü belirtilmiştir. Buna göre milletlerarası kaynakların başında; milletlerarası antlaşmalar, milletlerarası örf ve adet hukuku, milletlerarası teamül hukuku, hukukun genel ilkeleri yer almaktadır. Milletlerarası antlaşmalardan kasıt, iki veya ikiden fazla devletin yan yana gelerek kendi iradeleriyle imzaladıkları ve genelde belli alanlarda sınırlı olan uluslararası hukuki metinlerdir. İkili ya da çok taraflı antlaşmalar olsun bütün antlaşmalar belirli konularda yapılır. Çok taraflı antlaşmalar iki veya üç devlet arasında antlaşma yapılır, sonra diğer devletler buna katılırlar. Örneğin; Avrupa Birliği Antlaşmaları. Antlaşmaları imzalamak önemli değildir, asıl önemli olan nokta, imzalanan antlaşmaların anayasaya uygun olarak meclise gelip iç hukuka uygulanmasıdır. Ancak o zaman bağlayıcı hale gelir. Ayrıca ikili bir antlaşma varsa ilgili konularda bu antlaşma hükümlerini uygulamak yasalardan önce gelir. 5 Ancak bunlar dışında kalan hallerde aynı konuyu düzenleyen önceki tarihli kanun, daha sonra imzalanmış olan milletlerarası bir antlaşma varsa ve bu antlaşma temel hak ve özgürlüklere dayanıyorsa bu antlaşma yasalardan üstündür, öncelikli uygulanır. NORMLAR HİYERARŞİSİ 1- Hipotetik Temel Norm 2-Anayasa 3-Yasalar ve Kanun Hükmünde Kararnameler 4-Tüzük 5-Yönetmelik 6-İdare Düzenleyen İşlem Hipotetik Temel Norm: Anayasanın Kaynağını aldığı kurucu iktidarın o devletin varlığını dayandırdığı toplumsal, ekonomik değerlerin bütünüdür yani alt yapısıdır. Her işlem kendinden yukarıda olan kaynaktan yetki alarak yapılır. Aşağıda olan bir metin yukarıdakine aykırı olamaz.
Yasa: Anayasaya bağlı olarak her devletin kendi anayasasında öngörülen usül ve şartlar kapsamında yetkili olan organ tarafından çıkartılan soyut, genel, sürekli ve yazılı olan normlar bütünü olarak tanımlanır.
Şekli Anlamda Yasa: Şekli anlamda yasada amaç yasayı çıkartan organın yetkili organ olmasıdır. Getirilen kuralların genel, sürekli, objektif olması aranmaz. Yasalar soyuttur, genel çerçeve getirir ve tüzük ve yönetmelikler somutlaştırır. Yıpranana ve kaldırılması gerektiği tarihe kadar süreklidir. Örneğin; bütçe kanunu sadece 1 yıl sürer. Sürekli değildir.
maddi anlamda yasa :Bir devletin kendi anayasasında öngörülen usül ve esaslar dairesinde çıkartarak yürürlüğe koyduğu genel, soyut, objektif, yazılı hukuk kurallarıdır. Bunu anayasada ilgili organ çıkartmalıdır. Bunlar genel, objektif, soyut ve yazılı olmasıdır.
Kanunlaştırma: 2 unsuru vardır; Genel ve Özel anlamda yasalaştırma.
Genel anlamda yasalaştırma; kanun yapma kural koymadır ve buna 'taknin' denir. Özel anlamda yasalaştırma ise belirli bir alanda fakat dağınık halde bulunan, yazılı veya yazısız hukuk kurallarını sistemli bir bütün halinde toplamaktır ve buna 'tedvin' (kodifikasyon) denmektedir.
Kanunlaştırma Metodları: 2 metodun izlenmesi öngörülmüştür;
1) Somut Olay Metodu (Kazuistik Metod): 19. yüzyılda benimsenmiştir. Bu metodda kanun koyucu düzenlediği alan çerçevesinde ortaya çıkabilecek bütün olasılıkları dikkate alıp önceden düzenleyerek yasa yapılmasına yol açmaktır. Örneğin; Prusya Genel Kanunu 17.000 maddelik bir kanundur. Bu metod hukuk düzeninde, buna bağlı kalan uygulayıcılar yasanın metnine çok sıkı bir şekilde bağlı kalırlar ve kendilerine verilen takdir yetkisini kullanamazlar, çünkü yasa ayrıntısı ile bunu engeller.
2) Soyut Kural Metodu (Mücerret Metod): Olasılıklar üzerine değilde, düzenlemeye çalıştığı alanda genel ve soyut ifadelerle düzenlenmesidir. Bunun sonucunda kısa ve derli bir kanun olur ve ayrıntılar tüzük ve yönetmeliklerde belirtilir, hakime takdir ve yorum hakkı tanınır. İlk metodda kanunları değiştirmek zor olduğu için günün şartlarına uyarlamak zor olur.
Yasaların Uygulanması: Bir kanun metnine bakıldığında; amacı, kapsamı, yeri ve zamanı bakımından uygulanması söz konusudur. Ayrıca her ülke kendi kanununu kullanır ve uygular ve bunada kanunların ülkeselliği ilkesi denilmektedir. Ancak bazı durumlar vardırki bu ilke uygulanamaz. Hakimin bağlı bulunduğu hukuk düzeni, o hakime, tarafların veya yabancı bir hukukun uygulanmasını emreder. Örneğin; T.C. ' de taraflar yabancı ise, boşanma olayında kendi hukukları uygulanır. Zaman Bakımından Kanunların Uygulanması: Bir kanun mecliste kabul edilir fakat henüz yürürlüğe girmiş olmaz ve Cumhurbaşkanı onayladıktan sonra Resmi Gazetede yayınlanır ve 45 gün sonra ki normal şartlarda işler bu süre ve sonra yürürlüğe girer eğer yayınlandığı gün yürürlüğe girer diye bir uyarı yoksa.
Kanunların yürürlükten kalkmasının ise 3 yolu vardır;
Kendiliğinden Kalkması: Süresi belirtilmemişse veya süreli ise örneğin sıtma ile mücadele kanunu veya bütçe kanunu gibi...
Kanunların Başka Bir Kanunla Yürürlükten Kalkması: Buna hukuk düzeninde 'ilga' denir. Bir kanun kendisinden sonra yürürlüğe giren kanun ile kalkmasıdır. Burada 2 ihtimal vardır. Yürürlüğe girecek yani sonraki tarihli kanun, yürürlükteki kanunu açıkça ortadan kaldırabilir. Fakat önceki tarihli kanunun bütün hükümleri sonraki tarihli kanunla kaldırılmayabilir. Yeni kanun aynı konuyu düzenliyorsa, eski kanun hükümlerinin kalkıp kalkmayacağını söylemezse, değişen kanunlardaki farklılıklar dikkate alınır. 3 ihtimal vardır; Eğer aynı konuyu düzenleyen yeni kanunla eski kanun, her ikiside özel veya genel kanunsa, sonraki tarihli kanun, önceki tarihli kanunu yürürlükten kaldırır. Önceki tarihli kanun genel, sonraki tarihli kanun özelse önceki tarihli kanunu yürürlükten kaldırır. Önceki tarihli kanun özel, sonraki tarihli kanun genel nitelikte ise önceki tarihli kanun yürürlükte kalmaya devam eder.
Hakimin Hukuk Yaratması: 2 görüş etrafında tartışılmıştır. 19. yüzyıl boyunca Fransa'da egemen olan şerhçi okul yandaşlarına göre hakimin hukuk yaratma ve boşluk doldurması söz konusu olamaz. Çünkü kanunda her türlü sorun hakkında çözüm vardır. Aksi düşünülemez. Dolayısıyla hakimin boşluk doldurması söz konusu değildir. Hakim sadece vazifesini uygular, yasayı uygulama dışında bir başka vazifesi, boşluk doldurma ve hukuk yaratma yetkisi yoktur. Buna karşın 19. yüzyıl somlarında ortaya çıkan kavramlar içtihatı adını verdiğimiz görüşe göre ise kanunlarda boşluklar olabilir. Ancak bunlar önemli boşluklar değildir. Zira bu görüşe göre ortaya çıkabilecek olan boşluklar üretilen kavramlarla doludur. Eğer boşluğu dolduracak kavramlar üretilmezse sonuçta birinci görüşte birleşiyor ve hakim hukuk yaratamaz buna göre. Her iki görüşte hakimin hukuk yaratmasını kabul etmez. 20.yüzyıl ilk yarısında ortaya çıkan serbest hukuk okulu adını verdiğimiz bu okula göre ise hakimin görevi kanunu toplumsal ihtiyaçlara göre uygulamaktır. Dolayısıyla hakim yasanın açık olan bendine bağlıdır. Eğer yasa açık değilse veya önüne gelen olayda uygulayabileceği bir düzenleme yoksa bu takdirde hakimin hukuk yaratması doğrudur. 7 Kıt'a Avrupasına bağlı kalınmıştır. Hakimin hukuk yaratma yetkisini kabul etmiştir. Eski Medeni Kanunun her 2 halinde ve 2 hükmünde var olan 'kanun özüyle ve sözüyle bütün meselelere uygulanır. Hakim bir hüküm bulunmayan hallerde örf ve adet hukuk kurallarını uygular.', hakim kanuna bakacak bir düzenleme var mı yok mu diye eğer yoksa örf ve adet hukuku kuralları o konu ile ilişkin düzenlemeyi içeriyorsa uygulanır. Bunun nedeni 2 şekilde açıklanır; 1) Hakim Adalet Dağıtmaktan Kaçınamaz: Yani önüne gelen olaya, bu kanunda hüküm yok yapacak bir şey yok diyemez. 2) Kanunlar Soyut ve Geneldir: Herhangi bir alanı bir daha sorun çıkmayacak şekilde düzenleyemeyiz. Mutlaka bir boşluk çıkar Hakimin önüne gelen davada çözüm yapacağı gibi hakimin hukuk yaratması gerekmektedir.
Hukuk yaratmadan söz edilebilmesi için boşluk olması gerekir ve boşluk iki şekilde meydana gelir; 1) Kural İçi Boşluk: Bizi daha çok ilgilendiren bu boşluk türüdür. Yasayı yapan kanun koyucu onu düzenlemiştir. O konuda hüküm, kural vardır. Ancak kuralın içinde bazı boşluklar vardır ve kanun koyucu orada boşluk bulunduğunun farkındadır yani bilerek bırakmıştır çünk Örneğin; haklı sebepten kişi ismini değiştirebilir. Demekki ismimi değiştireceğim diyerek talepte bulunan kişi haklı bir nedenle karşınıza çıkacak. Benim hakim olarak o ismi değiştirebilmem için, haklı nedenler olması gereklidir. İşte burada kanun hakime takdir yetkisi verir. Haklı sebep olması için şartlar vardır ve o şartları hakim değerlendirir. O halde takdir yetkisi 2 türlü olur; 1) Şartlarda Takdir Yetkisi;Eğer kanundaki bir maddenin uygulanma şartları konusunda kanun hakime takdir yetkisi bırakmışsa ortada şartlarda takdir yetkisi vardır. Örneğin; klasik boşanma nedeni olan şiddetli geçimsizlik. Geçimsizlik öyle bir olmalı ki evlilik birliği temelinden sarsılmış olsun. 2) Hükümde Takdir Yetkisi: Sonuçta ve hükümde takdir yetkisinde şartlar bellidir. Hakimin hüküm verdiği sıradaki şartlardır. Örneğin; nişanın bozulmasından dolayı hakimin uygun gördüğü tazminat verilir. Buna da hikimde takdir yetkisi denir. Takdir yetkisi kullanılırken gerekçelendirmek zorunludur. Eğer gerekçelendirilmezse ve kanun sınırları aşılırsa üst makamlar tarafından o hüküm bozulur.
YORUM METODLARI ;
Yorum yaparken kullanılan ve hukuk alanı gelişim sürecinde çıkmış olan çeşitli yöntemlerdir. Yorum aslında zihinsel bir faaliyet olduğundan üretilen metodlar farklı ve fazla olmuştur. Yorum; sadece ve sadece anlaşılamayan, belirsiz normların anlaşılması için kullanılır. Eğer bir kural açık ve netse yorum metodu kullanarak onun anlamı değiştirilemez. Yorum metodları;
1) Lafzi Yorum Metodu: Açık ve net olmayan, anlaşılamayan metni okuduğumuzda anladığımız anlamdır. Burada metinde kullanılan sözcükler, kavramlar, dizilişleri, noktalama gibi unsurlar dikkate alınarakyapılan yorum metodudur. Lafzi yorum öyle bir yorum metodudurki gramatiksel analizi yapıp anladığınızı söyledikten sonra biter.
2) Tarihi Yorum Metodu: Belirsiz, anlaşılmayan madde metnini, onun ifadesinde bu okumayla yetinmeyip o metnin hazırlık çalışmalarına gitmek suretiyle kanunkoyucunun o metne ne anlam vermek istediğine bakmak demektir ve çok önemlidir.
3) Mantıki Yorum Metodu: Mantıksız yorum olamaz zaten.
4) Sistematik Yorum Metodu: Bir maddeyi yorumlarken hukuk sistematiği içinde yorumlanmasıdır.
5) Kavramcı Yorum Metodu: Hukuki kavramların tanımları ve unsurlarından yapılan yorumdur. Örneğin sözleşmeler ve tazminatlar...
6) Menfaatler İçtihatına Dayanan Yorum Metodu: Bu görüşe göre her hukuk kuralının altında bir yasama siyaseti yatar. O kuralı koymaya yönelten bir şey, yani siyaset yatar. Bu siyaset taraflar arasındaki menfaatleri ortaya çıkartır. Kanun koyucu hangi menfaatleri dengelemeye çalıştığını ortaya koymalı ve metnin anlamını açıklığa kavuşturmalıdır.
7) Amaçsal ve Fonksiyonel Teleolojik Yorum Metodu: Özü, kanunların toplumun güncel, ekonomik ve toplumsal yorumlanması gerekçesine dayanır. Hukuk dinamik olgudur. Durgun yapıya sahiptir. Bu metodlardan hiçbirini tek başına kullanılmaz, hepsi birbirine bağlıdır.
YORUM ÇEŞİTLERİ;
Yasama Yorumu: Açık ve net olmayan bir hukuki metnin, o metni hazırlayıp yürürlüğe koyan yatkili kanun koyucu tarafından yorumlanmasını ifade eder. Bunun ne anlama geldiğini kanun koyucu açıklar.
Yargı Yorumu: Hakimler tarafından uyuşmazlıkların görülmesi sırasında yapılan yorumdur.
Bilimsel Yorum: Hukukla ilgilenen öğretim üyelerinin yapmış olduğu yorumdur. Bağlayıcı değildir.
SORU: Yorum işlevinde kullanılan mantık kuralları nelerdir?
Kıyas Aksi ile kanıt Evleviyet Kıyas: Kanunda belirli bir durum için konulmuş bulunan kuralın o duruma benzeyen, hemen hemen aynı olan fakat hakkında düzenleme, kural bulunmayan bir başka durumada uygulanmasını ifade eder. Örneğin; sigara içilmesinin yasak olduğu bir yerde puro içilmesi gibi. Ancak Ceza Hukukunda kıyas yoluna gidilemez. Ayrıca bazı hallerde ise kanun kıyas yapılacağını açıkça söyler Örneğin; menkul taşınır mal sözleşmesi veya taşınmaz mal satımında.
Aksi İle Kanıt: Bir hukuk kuralının balirli bir durumun özelliklerini dikkate alarak getirdiği sonucun, özelliklere sahip olmayan durumlara uygulanmamasıdır. Örneğin; 20 yaşına gelen her erkek askerlik hizmetini yapmakla yükümlüdür. Yani kadınların yapma yükümlülüğü yoktur. Mesela, kamyon sürme ehliyetine sahip olan kişi otomobil ehliyetinede sahiptir. Yani bu konuda bütün için geçerli olan parçalar içinde geçerlidir.
YORUM İLKELERİ;
Geniş Yorum: Eğer bir kuralı uygularken onun lafzi anlamını genişletirsek o kuralı çok geniş şekilde yorumlamış oluruz. Geniş yorum özellikle temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasına kısıtlama getireceği için tehlikelidir.
Dar Yorum: Dar yorumda hükmün normal anlamından daha dar bir algılama ile yaklaşılması söz konusudur. Örneğin; bir kazak aldın ve %100 yün diyor ve kontrol ettiniz %98 yün çıktı.
HAKLAR VE ÖZELLİKLERİ;
Özel Haklar: Özel hukuktan doğan ve bireyleri birbirlerine karşı sahip oldukları eşit menfaat ilişkilerinden doğan haklardır. Bu hakları herkes kullanabilir.
A) Konularına Göre Özel Haklar:
1) Malvarlığı Hakları: Kişinin, parayla ölçülüp ifade edilebilinen haklarıdır. Malvarlığı hakları kendi içlerinde 2'ye ayrılır; Aktif: Kişinin para ile ifade edilebildiği ekonomik değerleridir. Pasif: Kişinin borçlarını ifade eder. 2) Malvarlığına Girmeyen Haklar: Para ile ifade edilemeyen, ekonomik değer taşımayan haklardır. Kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları ifade eder. Devredilemez, miras yolu ile geçemez. Örneğin; isim hakkı, şahsiyet hakkı, vatandaşlık hakkı...
B) Devredilebilir Özel Haklar: Başkalarına devredilebilen, miras yolu ile geçen haklardır. Örneğin; mülkiyet hakkı...
C) Devredilemeyen Özel Haklar: Malvarlığına girmeyen haklardır. Sözleşme veya miras yolu ile geçemez. Örneğin; isim hakkı...
D) Bağımsızlıklarına Göre Özel Haklar:
1) Bağımsız Haklar: Herhangi bir hakka bağlı olmayan, tek başına sonuç doğuran haklardır. Hiçbir şarta bağlı olmaksızın, kişinin doğrudan doğruya bağlı olduğu haklardır. Örneğin; mülkiyet hakkı...
2) Bağımlı Haklar: Varlıklarını bir başka asıl hakka bağlı olarak sürdüren haklardır. Hukuk sistemine bakıldığında bu hakların yaratılmasındaki amaç, güvence vermektir. Örneğin; faiz, ipotek, kefalet...
E) Kullanılmasının Hukuki Etkisi Bakımından Özel Haklar:
1) Yenilik Doğuran Haklar: Yenilik doğuran haktan kasıt, hak sahibine tek taraflı irade beyanı ile hukuki durumda bir değişiklik yaratma imkanı veren haktır. 3'e ayrılır;
a) Kurucu Yenilik Doğuran Haklar: Hak sahibinin bu hakkı kullanmasıyla yeni bir hukuki durum yaratmasına yol açan haklardır. Örneğin; kabul beyanında bulunmak veya kişinin temsil yetkisi olmamasına rağmen yapmış olduğu bir işleme, temsil etmediği kişinin icazet vermesi gibi veya eşya hukukunda yer alan ön alım, geri alım, alım hakları gibi... Bir sözleşmede 2 çeşit beyan vardır. Bunlar; icap: telefonu 50 liraya satıyorum demek yaratmaya yönelik irade beyanı açıklamasıdır, kabul: evet 50 liraya alıyorum demek kurucu yenilik doğuran haktır çünkü icabı kabul etmekle yeni bir hukuki ilişki kurulmuştur. İşte bu ilişki sözleşmedir. Ayrıca icazette kurucu yenilik doğuran bir haktır. İcazet; izin alınmadan yapılan bir işleme daha sonra yetkili makamdan onay gelmesine denir. İzin; bir işlemin hukuken geçerli olarak yapılabilmesi için şart olan kişiden onay alınmasıdır. 11 1) Ön Alım 2) Geri Alım 3) Alım 4) Adi Kira Hakkı 5) Ürün Kirası Hakkı 6) Bağışlayıcıya Dönme Hakkı 7) Taşınmaz Satış Sözleşmesi Hakkı * Bunların hepsi Medeni Hukukta nisbi haktır ve taşınmaz mallarla ilgilidir. Tapuda şerh verilmesi kaydıyla bir mutlak hakmış gibi korunur. * Bunlar tek taraflı irade beyanının kullanılmasıyla kurucu yenilik doğuran haklardır. Ön Alım: Bir gayri menkulun yasa veya sözleşme nedeniyle doğan nedenlerle 3. kişilere satılması halinde bir şahsın bu taşınmazı 3. kişilerden önce alma hakkına sahip olmasıdır. Geri Alım: Bir kişinin diğer bir kişiye A'nın B'ye sattığı taşınmazı belli bir süre içinde geri alma hakkına sahiptir. Örneğin; paraya ihtiyacın var ve villanı 500 bin liraya satıyorsun ve B'de alıcı. Satarken A, 5 yıl içinde geri alabilirim diye anlaşma yapıyor.
b) Değiştirici Yenilik Doğuran Haklar: Hak sahibi onu kullanmasıyla beraber mevcut hukuki durumu değiştiren haklardır. Örneğin; faiz...
c) Bozucu Yenilik Doğuran Haklar: Bir hukuki ilişkide hak sahibi tek taraflı irede beyanında bulunuyorsa ve hak sahibi son veriyorsa, bu hak bozucu yenilik doğuran haktır. Örneğin; avukatın vekaletine son verilmesi gibi...
MUTLAK VE NİSBİ HAKLAR; Mutlak haklar; o hakkın sahibi tarafından herkese karşı ileri sürülebilen ancak herkes tarafından da ihlal edilebilme imkanı olan haklardır. En önemli özelliği herkes tarafından ihlal edilebilir olması, herkese ileri sürülebilir olmasıdır. Mutlak haklar herkesin saygı göstermek zorunda olduğu haklardır. Kişi üzerinde olabildiği gibi aslında eşya üzerinde kurulur. Nisbi haklar; herkes tarafından değil sadece bir hukuki ilişkinin karşı tarafınca ihlal edilemilme imkanına sahip olan haklardır. Bu nedenle herkese karşı ileri sürülemezler. Hakkı kim ihlal ettiyse ona karşı ileri sürülebilir. Bu ihlalin dışında 'Alacak Hakları' denen bir grup daha vardır. Bu gruba kuvvetlendirilmiş alacak hakları (eşyaya ilişkin) da denir. Alacak Hakları: En önemli özelliği aslında birer nisbi hak olmalarıdır. Ancak bunlar tapu kütüğüne şerh verilmek suretiyle aynen mutlak haklar gibi korunacak hale gelirler. Mutlak haklar kanunda sayıları belli olan haklardır. En önemli mutlak hak milkiyet hakkıdır. Hukuki Olay: Hukuki düzenin kendisine sonuç bağladığı her türlü olaydır. Yani insan iradesi içinde mi yoksa iradesi dışında mı farketmez. Dar anlamda ise; ortada bir kişinin iradesi varsa ve hukuk düzeni buna bir sonuç bağlıyorsa buna dar anlamda hukuki olay, veya hukuki fiil denilir.Hukuki fiil 2'ye ayrılır; hukuka aykırı fiiller ve hukuka uygun fiiller. İnsanın bilerek, isteyerek, herkes tarafından uyulması mecburi olan objektif hukuk kurallarına aykırı, onları ihlal eden fiillerdir hukuka aykırı fiiller. Diğer ismi ile haksız fiillerdir. Bir haksız fiilden bahsedebilmek için 3 ayrı unsurun gerçekleşmesi gerekmektedir; *Fiil, hareket *Zararın oluşması *Fiille zararın arasındaki nedensellik (illiyet) bağının olması gerekir Hukuka uygun fiillerde ise hukuk düzeninin uygun gördüğü onayladığı ve dolayısıyla sonuç bağladığı fiillerdir. Bunun en önemlisi hukuki işlemlerdir.
Hukuki İşlemler: Çeşitli ayrımlara tabi tutulur;
1) Gerekli irede beyanına göre yapılan ayrım
2) Hukuki sonuçların doğuracağı zamana göre; * Sağlar arasındaki hukuki işlem * Ölüme bağlı tasarruflar
3) Malvarlığına yaptığı etkiye göre; * Taahhüt ve tasarruf işlemleri
4) İlli (sebebe bağlı olup olmadığına göre) Tek Taraflı Hukuki İşlemler: Kişinin tek başına kendi iradesiyle gerçekleştirdiği sonuç doğuran işlemlerdir. İrade beyanının yeterli olduğu işlemler; vasiyet, tanıma (çocuğu tanıma), taşınır menkulleri terk etmek... İrade beyanının karşı tarafa yöneltilmesi gereken işlemler ise; vekaletten azmetmek veya sözleşmeden fesh etmek... İki veya Çok Taraflı Hukuki İşlemler: Karşılıklı, birbirine uygun birden fazla kişinin iradesinin gerektiği işlemler. Örneğin; sözleşmeler, kararlar (tek taraflı sözleşme hariç)... Hukuki İşlemlerin Sonuçları Ne Zaman Doğar? Sağlar Arası: İnsanlar hayattayken (taahhüt). Ölüme Bağlı Tasarruflar: Vasiyet ya da miras sözleşmeleri veya malvarlığına olan etkisine göre taahhüt ve tasarruf işlemleri... Tasarruf İşlemi: Kişinin malvarlığının pasif kısmında (borç) bir artış meydana getiren işlemlerdir. Taahhüt denen işlemler ise mülkiyetin nakli sonucunu doğurmaz fakat tasarruf işlemi, işlemin bir tarafının malvarlığının pasifinde artış meydana getirirken diğerinin aktif kısmında artış getiren işlemlerdir. Taşınır mallarda teslim, taşınmaz mallarda tapu kütüğüne kayıt, tasarruf işleminin en önemli özelliğidir. Hukuki işlemin sebebine bağlı olup olmadığına göre de ayrım yapılabilir. İnsanları hukuki işlem yapmaya yönelten psikolojik nedene 'saik' denir. Sebep, bir hukuki işlemin kanuni, yasal dayanağını oluşturan nedendir. Bazı işlemler vardırki, bu işlemlerin geçerliliği, sebebinde geçerli olmasına bağlıdır. Eğer sebep geçerli değilse işlemde geçerli olmaz. Örneğin; tapuda evi satıyorsun, işlem yaptırmaya çalışıyorsun ama bu işlemin altında yatan neden tehdit edilmeniz... Ya da kumar borcuda buna örnektir. Ancak sebebe bağlı olmayan işlemler ise; çek tahsili ve alacağın devri (temliki). 14
Yorumlar
Yorum Gönder